Mısır'ın Son Kraliçesi - Kleopatra ( 2. Bölüm)

Bu savaşları da kazandıktan sonra Sezar Roma'ya döner. Mısır'da ise Kleopatra'nın bir erkek çocuğu olur. Babasının Sezar olduğuna atfen O'nun da adı Sezarion olur.
Kleopatra'nın hedefi, muhtemelen kendisi olmasa bile çocuğunun Roma ve Mısır'ın birleştiği bir imparatorlukta bütün dünyayı yönetmesidir.
Bu emele ulaşmak ve bir yerde kendisini ve oğlunu Roma halkına kabul ettirmek için oraya gitmeye karar verir. Kendisine hayran kalınması için de gösterişli bir tören ile şehre girer. Bu tören sonrası sadece şehre ve Roma halkının kalbine girmeyecek amacının da ötesini gerçekleştirecektir. Marcus Antonius'un da kalbini fethedecektir bu ziyarette. Aslında ikisi de birbirlerinden etkilenmiştir, bunu yıllar sonra itiraf ederler. Hatta Kleopatra O'nu, daha babası hayatta iken ve yine çıkan bir iktidar kavgasında Roma'nın İskenderiye'ye askerlerini gönderdiğinde, Roma askerlerinin komutanı olarak gördüğü zaman- ki henüz 15 yaşındadır- etkilenmiştir.
Tarih iktidarda bir kişi güçlenmeye başlar ve iktidarını daha da genişletmek isterse, bir kırılma anının olduğu örnekler ile doludur. Biri de Sezar'dır işte. Nihai amacına ulaşarak, senatoda İmparator ilan edileceğini sandığı bir günde, en güvendiği insanlar da dahil - Marcus Antonius ve manevi oğlu Octavius hariç- bıçak darbeleri ile canından edilir.
Bu bıçak darbelerinin aynı zamanda umutlarına da vurulduğunu düşünen Kleopatra, Roma'dan ayrılır. Bu esnada çıkan yeni iç savaşta Antonius ve Octavius suikastçileri ve ordularını yok ederler, ardından Imparatorluğu da aralarında paylaşırlar. Ama Antonius yüzyıllar evvel Hannibal'in yaptığı hatayı yapar, Roma'yı almaz, doğuda kalır. Bu arada Antonius ve Kleopatra Tarsus'ta buluşur. Onca mücadeleden sağ çıkan, girdiği tüm zorluklardan bir çıkış yolu bulan Antonius bu sefer Kleopatra'nın zekası ve güzelliği karşısında yenilmiştir. Peşinden Mısır'a kadar gider. Doğu Akdeniz'in sahipleri, hiç bitmesini istemeyecekleri günleri yaşarlar orada. Ama o sırada aslında Antonius evlidir ve Roma' da O' nun eşi ve aynı zamanda Oktavius'un kardeşi olan Fulvia'nın sabrı taşmıştır. Ağabeyi de belki bunu beklemektedir.
7 derviş bir kilimde oturur, bir cihan iki hükümdara yetmez denir. Yine öyle olur ve ikisi için savaş kaçınılmaz hale gelir. Antonius ve Kleopatra'nın birleşik orduları ile Oktavius'un ordusu bugünki Yunanistan'da karşılaşır. Ordularında hem kara hemde deniz gücü vardır. Antonius komutanlarının karada bir savaş yapma önerisine karşı çıkar ve donanması ile saldırıya geçer. Ancak iyi bilmediği bu denizdeki savaşı kaybediyor görünmektedir. Savaşı izleyen Kleopatra da Antonius'un olduğu gemi yanınca O'nun da öldüğünü düşünür. Sezar'dan sonra Roma'yı terkettiği gibi bu savaşta da yine aşığını kaybettiğini sanır ve Aktium daki savaş meydanını terkeder.
Ama Antonius hayattadır ve alandan ayrılan Kleopatra'nın gemisini görür. Bazen dünyayı yönetmeye talip kişide bile akılsızlar duyguların cezasını kararlar çeker. O da henüz savaş devam ederken ve karadaki orduları da dururken aşkının peşine düşer yeniden. Geride savaş alanında ise ordusu ve kendi onuru kalır!
Mısır'da yarı hayata küsmüş aşıkların peşini Octavius bırakmaz elbette. Karadan yoluna devam eder, İskenderiye'ye yaklaşırken bu konudaki ilk yazının başında Kleopatra'ya gönderdiği elçiler red edilir. Aşıklar kalan birlikleri ile savaşmayı planlarlar ama elde kalan birlikte olmaz, Antonius' un tüm askerleri Octavius'un tarafına geçer.
Bu arada Kleopatra kendine büyük bir mezar yaptırmıştır. Askeri kalmayan Antonius tekrar şehre döndüğünde, kendisine Kleopatra'nın öldüğü ve bu mezara konulduğu iletilmiştir. Bu dünyada bir yaşam amacı kalmayan Antonius kendi kılıcı ile intihar etmek ister. Ağır yaralanır ve o an Kleopatra'nın mezar anıtta olduğunu ve aslında ölmediğini öğrenir. Onun yanına götürülür ve son kez görüşürler. Sonrasında ise Antonius ölür. Kleopatra'da daha önce esir ve köleler üzerinde yaptığı deneylerde öğrendiği kadarı ile en acısız zehir olan engerek yılanına kendini sokturur ve bu sefer aşkının peşinden O gider.
Bana sanki Shakespeare, Romeo ve Juliet'in sonunu yazarken bu tablodan etkilenmiş gibi gelir.
Bu hikayeye ilişkin bir dolu kitap, yazı, araştırma vardır. Biraz zamanı olanlar sanki bu filmin kaderini paylaşan Elizabeth Taylor ve Richard Burton'ın oynadığı Cleopatra filmini seyredebilir. Film zamanında USD 44 milyon bütçe ile şu ana kadar da yapılmış en pahalı filmlerinden olup ( bugünki değer ile USD 340 milyon) süresi ise 4 saati aşar. Yapılan harcama nedeni ile film şirketi az daha batacaktır. Filmin başrol oyuncusu olan ve sette tanışan çift ise, filmdeki rollerini aratmaz şekilde, 2 kez evlenip 2 kezde boşanır ve 12 yıl boyunca beraber yaşar.
Tarihe dönersek Octavius a ne mi olur?
Babasının hedefini gerçekleştirir, cumhuriyeti yıkar ve Roma'nın ilk imparatoru olur. Ama ismini daha da ölümsüzleştirmek ister ve Augustus adını alır. Bu da yetmez, manevi babasının oluşturduğu takvimde babasının adının olduğu aydan (Julius, July, Temmuz) sonra gelen aya kendi adını verir (Augustus, August, Ağustos). Tabii temmuz ayı uzundur, 31 gün sürer, oysa peşinden gelen ay 30 gündür. Çaresini bulur elbet, gariban şubattan bir gün alır Augustus'a ekler.
Sonuçta filmler, tiyatrolar kaybetseler de yaşanılan yüksek duyguları, hayat ise kazananların kurallarını oynar.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kokular

Fatih Sultan Mehmet- Mehmet'in Hikayesi Devam- 2. Bölüm (2. Yazı)

Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi 1. Bölüm ( 3. Yazı)