Mısır'ın Son Kraliçesi - Kleopatra ( 1. Bölüm)
Aktium savaşında yenilen ve barış için kendisinden Marcus Antonius' un kellesini isteyen Romalı elçilere Kleopatra şöyle seslenir
" Octovius'a söyleyin, ya 2 kişinin de kellesini alır yada hiçbirini".
Aslında Mısır kapılarına dayanan Roma ordusuna karşı koyacak güçleri olmadığını bilmektedir. Ancak bu barış teklifini aşkına ihanet edememekten mi yoksa o ünlü gururuna yedirememekten mi ( belki de ikisi de birden) kabul etmez.
Konuya başından başlarsak tarihin şu şekilde ilerlediğini söyleyebiliriz ;
- Aslen nerelisiniz?
- Makedon göçmeniyim
Bu soru ve cevap bugün İzmir de normal olduğu gibi o dönemlerde Mısır'da da normaldi. Hatta Kleopatra da aslen bir Makedondu. Nasıl mı?
Bilindiği üzere Büyük İskender MÖ dan önce 4. Yüzyılda bilinen dünyanın büyük bölümü ile beraber Mısır'ı da fethetmiştir. Daha bir çok şehir gibi bugünki İskenderiye kentini de O kurmuştur. Ölümünden sonra ise bütün bu topraklar generalleri arasında paylaşılmış ve generali Ptolemy'nin payına da Mısır düşmüştür. Ordusu ile Mısır a giden Ptolemy ülkeyi yönetmeye başlamış ve devamında da ülke onun soyundan gelen bu Makedon hanedan tarafından yönetilmiştir.
Tabii ki soyu korumak ve yerli halk ile karışmamak önemlidir. Bu nedenle hanedan kendi soyundan insanlar ile evlenerek devam etmiştir. İlk hayatlarında Kleopatra olduğunu düşünenler belki üzülecek ama Kleopatra'nın da ilk eşi, kendi kardeşidir.
Kleopatra da aslında zaten bir Yunan ismidir. Kleo, glory yani şan, şöhret, patra ise pater, father yani baba demektir. Yani bir nevi şan ve şöhretin atası gibi birşey.
Babasının vasiyeti üzerine kardeşi ile evlenen ve Mısır 'ı beraberce yöneten Kleopatra, her dönemde olduğu gibi asıl gücü ellerinde tutmak isteyen 2. adamların kurbanı olma yolundadır. O dönemde de 18 yaşında olan Kleopatra ve O' nun 10 yaşındaki eşi ve kardeşinin danışmanı Pothinus ve ordu komutanı Achillas ülke yönetimlerindeki hakimiyetlerini devam ettirmek ve buna bir tehdit olarak gördükleri Kleopatra' yı ortadan kaldırmak niyetindedirler. Kral'ı yani küçük kardeşi ikna ederler ve Kleopatra'yı saraydan sürerler. O'da Suriye'de kaçar ve burada bir ordu oluşturmaya çalışır.
Süren bu iktidar mücadeleleri sadece Mısır'ın konusu değildir. O dönemin dünya imparatorluğu olan Roma'da da benzer bir mücadele vardır. Sezar bir dönem yakın arkadaşı ve en büyük destekçisi olan Pompeius ile savaş halindedir ve uzun süren mücadelede en son Yunanistan sınırları içerisinde kalan Farsala 'da yapılan savaşta Sezar kesin bir zafer kazanır. Pompeius Mısır'a kaçar ( bununda sebebi var ama yazı uzar). Ama orada bulunan Kral Ptolemy tarafından Sezar'a şirin görünmek gayesi ile öldürülür ve kellesi ile yüzük taşıyan parmakları, kendisini Mısır'a kadar denizden kovalayan Sezar'a sunulur.
Sezar bir dönem kendisinin de iyi arkadaşı olan kişinin yine kendi kararı dışında böyle bir son ile karşılaşmasına memnun kalmaz. Ama yapacakta birşey yoktur. O'na yine Mısır'da Roma geleneklerine göre bir cenaze töreni düzenler, yani yakar.
Sezar'ın Mısır'da göreceği ikinci ateş, sürgünde olan Kleopatra'nın İskenderiye ye O'nu görmek için halı satıcısı kılığındaki hizmetcisinin sırtında ve bir halı içerisinde şehirdeki askerlerden gizli olarak Sezar' ın odasına girdiğindedir. Sezar O'ndan ve bu cesaretinden çok etkilenir. Sezar, bu etkilenmeyi farkeden ve kendilerinin iktidardan uzaklaştırılacaklarını düşünen Mısır Kralı ve ordu komutanları ile de yaşadığı askeri mücadeleleri kazandıktan sonra da Mısır'da kalmaya devam eder.
Roma'da senato ise artık yönetsel bir nedene dayanmayan bu uzun ziyaretten dolayı rahatsızdır. Ancak Sezar umursamaz. O'nu Mısır'dan ve Kleopatra'dan ancak yeni bir savaş ayıracaktır.
Devamı bir sonraki yazıda...
...............................................
Not: 2. bölüme aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yorumlar
Yorum Gönder