Fatih Sultan Mehmet - Önsöz

Fatih Sultan Mehmet tarihimizde çok önemli bir yer tutan, hakkında çok konuşulan, adına ve dönemine birçok atıf yapılan birisi olmasına karşın, hayatı ve yaptıklarının detayına ilişkin genel bilgimiz aslında o kadar da fazla değil. Bunun bir nedeni tarihi genellikle dinleyerek ve izleyerek öğrenme çabamız ise de bir başka neden de o dönemde yazılan kayıtların azlığı ve anlatılar arasındaki uyumsuz bilgilerden de kaynaklanır.

Sadece bir örnek vermek gerekir ise sultan soyundan gelen birisinin anne kimliği hakkındaki belirsizlik bile insanı hayrete düşürür. Bu konuda bir çok tarih yazıcısı farklı kimlikler öne sürer. 

Mesela ''Fatih ve Fetih, Mitler ve Gerçekler'' kitabında  (Literatür yayınları, Erdoğan Aydın), Fatih'in annesinin, dönemin Sırp beyinin kızı olan ve 2. Murat ile evli olduğu dönemde dahi Hristiyan dininden dönmeyen Mara Hatun olduğundan bahsedilir. Ama Fatih Sultan Mehmet adına en kapsamlı kitap çalışmasını yapan Franz Babinger'e göre  (Fatih Sultan Mehmet ve Dönemi, Oğlak Yayınları) Mara Hatun'un Fatih'in annesi olamayacağı, çünki babası Sultan 2. Murat ile Mara Hatun'un evliliğinin Fatih'in doğumundan 5 yıl sonra 1436 yılında gerçekleştiği yazılır. Yine aynı kitapta anne kimliğinin belirsizliğine değinilirken, bunun nedenini, annesinin muhtemelen gayrimüslim bir köle kadını olmasına bağlar.

''Bu Mülkün Sultanları'' kitabına göre ise  (Necdet Sakaoğlu, Oğlak Yayınları) annesinin adı Hüma hatundur ve kadının mezartaşında baba adının Abdullah yazması, kendisinin aslen gayrimüslim olduğunun bir göstergesidir. ''Çünki'' der kitapta, ''sonradan islam dinine geçenler baba adı olarak bu ismi kullanır''.

Roger Crowley de (Son Büyük Kuşatma -1453, April Yayıncılık) annesinin kimliğinin tuhaf bir şekilde belirsizliği üzerinde durur. Genel kanının, Sırp yada Makedon kökenli ve Hristiyan olduğunu, aynı zamanda Fatih'in karakterindeki paradoksların aslında anne doğası kaynaklı olduğunu, kökenlerindeki bu genetik karışım nedeni ile babası 2. Murat'tan oldukça farklı bir kişilik taşıdığını belirtir.

Fatih'in biyografisini yazan bir başka kişi olan John Freely de (Büyük Türk - Doğan Kitap) annesinin Hüma Hatun adlı bir köle olduğunun düşünüldüğünü, köle olmasının ise müslüman kökenli olmayan biri olduğunu gösterdiğini, çünki Osmanlı da Müslümanların köle edilmediğini belirtir.

''Padişah Anaları'' kitabında Ali Kemal Meram da (Toplumsal Dönüşüm Yayınları) Fatih'in annesinin Sırp prensesi Mara Hatun olduğu tezini tekrarlar.

''Yüce padişah Fatih Sultan Mehmet Han'' jargonunu kullanarak onun hayatını anlatan Türker Akıncı ve Ahmet Anapalı söyleşi kitabında ise (Sorularla Bir Cihan İmparatoru - Profil Kitap) annesinin Hüma Hatun olduğunu söylemek ile yetinerek, bu kişinin kimliği ve daha başka detay vermeden konu geçilir.

Reşad Ekrem Koçu ise (Fatih Sultan Mehmet, Doğan Kitap) daha farklı bir iddia ile annesinin Sinop bölgesinin beyi olan İsfendiyar Bey kızı Hatice Halime Hüma hatun olduğunu belirtilerek aslında diğer yazarların belirttikleri bir kaç tarihsel kişiyi aynı karakterde toplar. 

''Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselişi ve Çöküşü (Altın Kitaplar)'' kitabının yazarı Lord Kingross ise diğer 2 kardeşinin annelerinin saygın ailelerden gelmesine karşın Fatih'in annesinin kimliği hakkında bir belirsizlik olduğunu, bunun da büyük ihtimal nedeninin, annenin Hristiyan kökenli bir köle kadını olmasına bağlı olduğunu belirtir. 

Bazı kaynaklarda ise zaten bu konuya hiç yer verilmez. Örneğin Fatih Sultan Mehmet dönemini anlatan ve bizzat o dönem yazılarak Fatih'in kendisine de sunulan bir kitap olan ''Kritovulos Tarihi'nde''  (İşbankası Yayınları).

Fatih'in hayatı ve yaptıklarında ki belirsizlikler bununla da sınırlı değildir. Babası ile ilişkisi, İstanbul'u kuşatan ordunun mevcudu, İstanbul'a ilk nereden girildiği, Haliç'te bir sabah görülen gemilerin oraya nasıl getirildiği, çıktığı son seferin hemen ilk günlerinde ki ani ölümünün nedeni ve bu seferin hedefi de hep bu belirsizlikler içerisindedir.

Yerli tarihçiler arasında en geniş şekilde Fatih dönemini yazan Selahattin Tansel'e göre de (Türk Tarih Kurumu) Fatih'in üzerinde yazmak meşakkatlidir. Kendisinin deyimiyle ''Zira incelendikçe derinleşen bir kişiliğin yanında aynı zamanda kimden nasıl okunacağı ve kimlerin bilgilerine itimat edileceğini belirlemek de zordur''. Benimde okuduğum kitaplar arasında ki bu anlatım farklılığına ilişin şaşkınlığımı özellikle Franz Babinger'i okurken yaşadığımı belirtmeliyim.   

Bir diğer okuma zorluğu da kitaplarda ağırlıklı olarak bahsedilen konular olarak Fatih'in yapmış olduğu savaşlara atıfta bulunulmasıdır. Bir devleti imparatorluğa dönüştürürken oluşturulan kurumsal değişiklikler ve yeniliklere ilişkin ise bir kaç kitabın haricinde malesef detaylı bir analize pek rastlamadım.

Bunları ve bu önsözü yazmamın nedeni bu yazı dizisinde okuyacaklarınız için "kesin böyle olmuştur" gibi bir iddia sahibi olunmamasıdır. Tıpkı olayların burada yazıldığı gibi olmadığını söylemenin mümkün olmayacağı gibi.

Peki kesin olan bir şey yok mudur ?

Elbette vardır.

Mesela İstanbul'un alındığı esnada surlara ilk bayrağı diken kişi diye ezberletilen Ulubatlı Hasan diye birisinin bulunmadığı konusunda (en azından benim okuduklarım içerisinde) tarihçiler hemfikirdir. Aynı zamanda bize okul döneminde Fatih'in ilk kez tahta geçtiğinde gelen Haçlı ordusunu karşılaması için babasına yazdığı söylenen mektup da gerçek değildir. Aslında Fatih, tahtı o yaşında iken bile babasına bırakmak istememiştir.

Diğer taraftan okuyacağınız bu yazı dizisi elbette bir kurmaca yazı da değildir. Sadece ihtimaller arasında seçim yapılarak oluşturulan bir yazıdır. Muhtemelen 2019-20 sezonunda Netflix'te izleyeceğiniz Fatih Sultan Mehmet üzerine olacak dizide olacağı gibi.

Yazı dizisini 3 ayrı ana başlık ve her başlık 2 alt bölümden oluşacak şekilde toplam 6 yazı olarak tamamladım. Sırası ile başlıklar ise, çocukluktan ikinci kez tahta geçtiği dönemi anlatan ''Mehmet'in Hikayesi'', İstanbul fethinin hazırlık ve kuşatmayı anlatan ''Fatih'in Hikayesi'' ve fetih sonrası dönem ile  yapılanların anlatıldığı ''Sultan'ın Hikayesi''.

Yine de bu yazıların, bu tarihi kişiliği daha iyi tanımak anlamında yukarı da isimleri sayılan ve bunlar harici okuduğum tüm kitap ve dokümanlardaki bilgilerin hepsini alacak şekilde biçimlendirildiğini düşünmemek gerekir. Toplam 6 parçalık bir yazı dizisinde genel hatları ile de olsa mevcut bilgilerimizin üzerine bir kaç parça birşeyler koyulabilmeyi hedefledim. Ayrıca özellikle Babinger'in kitabında bahsedilen -Fatih'in kişisel tercihleri konusundaki bazı iddialara- amacımın bir devletin imparatorluğa dönüşüm hikayesini anlatmak olduğu için değinmedim. Sonuçta bir tarihçi değilim ve Fatih'i tüm yönleri ile incelemek ve anlatmak da beni aşan birşey.

Sadece bu kadarı ile bile kişisel olarak üzerinde en fazla zaman ve emek harcadığım yazı dizisi oldu. Bazen kaynaklar arasındaki tutarsızlıklardan, bazen de asıl merakımda olan konuların detayına ulaşamamaktan dolayı yorulduğum zamanlar oldu. Şu önsöz bile nice uğraşılar sonucu oluşabildi.

Son olarak tüm okuduklarımın ardırdan ulaştığım bir fikri paylaşayım. Görüşüm o ki, şimdilerde Fatih adını anmadan duramayanlar, şayet onunla aynı dönemde yaşamış olsa, muhtemelen Fatih taraftarı değil, nerede ise tümü ile babasının tersi uygulamalar yapan oğlu 2. Beyazıt taraftarı olacaktır. Çünki Fatih, kendi dönemine göre her yönü ile ilerici bir yönetim sergilerken, sonrasında başa geçen 2. Beyazıt'ın çevresi, muhafazakar ve eskiyi temsil eden kişilerin toplanma merkezi olmuştur.

Umarım okuyacağınız bu yazı dizisi ile tarihimizde önemli yer tutan bu kişi hakkında biraz bilgi aktarırken biraz da merak uyandırabilirim. 

Bu yazıları yazarken genelde Can Atilla dinledim. Ben de her yazıyı bu sanatçıdan uygun olduğunu düşündüğüm bir parça önerisi ile vereceğim.

Önümüzdeki yazıda ''Mehmet'in Hikayesi 1. Bölümde'' görüşmek üzere.

Müzik Önerisi: Can Atilla, Aşk-ı Hüma


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kokular

Fatih Sultan Mehmet- Mehmet'in Hikayesi Devam- 2. Bölüm (2. Yazı)

Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi 1. Bölüm ( 3. Yazı)