Sesini Kaybeden Yıldızlar, Yıldızlara Dönüşen Sesler

Sanrım 90 yılı idi. Lisede edebiyat hocamız grup çalışması olarak okul dışında birisi ile yapacağımız röportaj ödevi vermişti. O tarihte bir söyleşi için Ankara'ya gelen Emin Çölaşan'a ulaştık ama son çıkan kitabını da okumuş öğrencilerin teklifini her nedense red etti. Çalışmayı kiminle, nasıl yapacağımızı düşünürken ekip arkadaşlarımızdan biri Sungun Babacan ile röportajı ayarladığını söyledi. İşin doğrusu görüşeceğimiz kişinin hayatımıza ne kadar dokunan birisi olduğunun o dönem farkında değildik. Amacımız bir an önce ödevi tamamlayarak bu yükten kurtulmaktı.  

Belirlenen gün geldiğinde okul çıkışı Atatürk Bulvarı'nda ki TRT'nin Tarko Binasına giderek Sungun Babacan'ın bulunduğu odaya vardık. Kapıdan girince hemen önümüze çıkan bir masanın arkasında soyadına uygun şekilde sevecen bir tavır ile bizi karşıladığını hatırlıyorum. Yapacağımız görüşme için hem sorularımız hem de kayıt için kameramız hazırdı. Konusu olmadı ama  mesleği ile ilgili yapılan kamera önü ilk röportajı olabilir kendisinin.

Tanışma sohbetimiz devam ederken birden kapı açıldı ve içeriye Sezai Aydın girdi. Biz yine nasıl bir sanatçı ile karşı karşıya olduğumuzun farkında değildik o an. Dahası O da bunu bize zorla farkettirmeye çalışan bir halde değildi. Hazırladığımız soru kağıdını aldı ve muzip bir ifade ile Sungun Babacan'a takılmaya başladı. 

- Hadi bakalım bu soruya ne cevap verdin, ''Tarihi bir karakteri oynamadan önce o kişi hakkında araştırma yapıyor musunuz ? Evet, evet çok araştırma yapıyorum'' dedi ve peşinden kahkalar....

Espirili bir kişiliğe sahip olduğunu hissettirdiği bu anlar nedeni ile sorularımız içerisinden sadece bunu hatırlıyorum.

Şimdi nerede olduğunu bilemediğim o kaydımız bittiğinde halen seslendirmede efsaneye dönüşecek iki isim ile konuştuğumuzun farkında değildim. Dahası seslendirmenin bu kadar önemli olduğunun da farkında değildim. Ta ki Mavi Ay dizisinde Bruce Willis'i Alev Sezer haricinde bir başkası seslendirene kadar.

Yıllar sonra birşeyler yazmaya başlayınca bir gün yeniden Sungun Babacan ile görüşmeyi ve seslendirme üzerine konuşmayı hedeflemiştim. Çünkü hem kendisinin hem de yapılan seslendirmelerin ne kadar iyi olduğunu zamanla başka ülke kanallarını da izlemeye başlayınca anladım. Ama hayat bazı şeyleri ertelememek gerektiğini yine hatırlattı. Şimdiye kadar ismi geçen üç kişiye de artık ulaşmak mümkün değil. Yine de ses hafızamda yer ertikleri için birşeyler yazmadan duramadı zihnim. 

İlk perde de Alev Sezer;

80'lerin sonunda yayınlanan Mavi Ay dizisi çok popüler olmuştu. Bu popülerliğinin bir nedeni Bruce Willis'in oynadığı David Addison karakterinin muzipliği ve hayata bakışı idi. David'in izleyiciye verdiği bu etkinin ise sadece görsele yansıyan oyunculuktan değil aynı zamanda konuşma tarzı yani sesinden de kaynaklandığını ise o dönem TRT'de Alev Sezer'in seslendirmesi ile yayınlanan dizinin sonrasında başka özel kanallarda ve başkalarının sesinden duyunca anladım.

Seslendirme dünyası içerisinde ayrı bir yeri vardır Alev Sezer'in. Bunda belki erken yaşta aramızdan ayrılmasının yanında seslendirmede kendine has ve asla taklit edilemeyecek bir yorum katmasının da payı vardır.  

Alev Sezer ilk olarak Dallas dizisinde Bobby karakterini seslendirmesi ile tanınmaya başlar ülke genelinde. Aslında tiyatro oyuncusu olmasına rağmen sesine hayran dinleyicilerinin istekleri ve  ekonomik nedenlerden ötürü gelen gazino tekliflerini de değerlendirmek durumunda kalır kimi zaman. Türkiye de gerçek sanat malesef para kazandırmaz. Sezer de Ankara'da tiyatroda oynarken bir taraftan da kimi geceleri taksi şoförlüğü yapar. Müşterileri tanımasın diye de kafasını kaşlarına kadar örten bir kasket takarken bir taraftan da sesi kendisini ele vermesin diye mümkün olduğunca konuşmamaya çalışır. Ne önlem alırsa alsın müşterilerinden bazıları  O'nu henüz bir gün önce tiyatro da izlediği sanatçıya benzetmekten geri durmaz. O ise öyle anlarda iyice sessizleşir ve yolculuğun bir an önce bitmesini diler. 

Tiyatro sanatçısı olmasının yanında sinema ve dizilerde de rol alır. Mesela TRT'nin Kurtuluş dizisinde Yunan cephe komutanı General Trikopis'i canlandırır. Ama kendisini unutulmaz kılan alan seslendirmeler olur. Bir çok sanatçıyı seslendirmesine karşın Bruce Willis ve Cehennem Silahı'nda ki Mel Gibson'a verdiği hayat, dublaj dünyasındaki sanatçılara göre oyuncuların kendi seslerinden bile iyidir. Hatta Zafer Algöz'ün iddiasına göre bu iki aktör şayet Alev Sezer'i dinlese idiler filmlerini hep O'nun seslendirmesini isterlerdi. 

Ancak sanatçı 97 yılında henüz 52 yaşında iken rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır ve bir kaç gün içerisinde ani şekilde ölür. Tıpkı yeryüzünden kaybolan yerel diller gibi bu original ses rengi de dünyamızdan ayrılır.

Yitip giden sadece o ses olmadı devamında. Bir lise anısında karşılaştığımız Sezai Aydın ile devam etti yıllar sonrasında.

Tiyatroya ilgisi ortaokul hocasının yönlendirmesi ile başlayan Sezai Aydın henüz 16 yaşında iken oyunculuğa adım atar. 70'li yılların başında Ankara'da Mithatpaşa Tiyatrosu'nun en genç üyesidir. Aynı dönem TRT televizyon yayınları başlar ancak filmlerin seslendirmeleri sinema ve dublaj sektörünün bulunduğu İstanbul'da yapılmaktadır. İlerleyen zamanda dublajı yapılan kayıtların İstanbul'dan Ankara'ya getirilmesinde yaşanan sorunlar nedeni ile bu seslendirmelerin Ankara'da yapılmasına karar verilir. Ancak bunu yapacak ekip yoktur aslında. O dönem Mithatpaşa Tiyatrosu'na komşu olan TRT de çözümü tiyatro yönetimi ile konuşmakta bulur. İçlerinde henüz 18 yaşında ve grubun en genç üyesi olan Sezai Aydın'ın da olduğu 6 kişi belirlenir ilk seslendirme macerası için. Tam olarak bir maceradır bu iş onlar için çünkü kimse bunun nasıl yapılacağını bilmez. TRT'ye gittiklerinde onlara verilen doğrudan bir mekan da olmaz. 6 kişi Haber Stüdyosuna alınır ve yapacakları kayıtlar için haber programları dışında burasını kullanmaları istenir. İlk olarak da ''Bedava Dünya Gezisi (Les Globe-Trotters) isminde bir Fransız dizisini seslendirirler. 6 kişi, dizide ne kadar karakter var ise gerektiği zaman seslerini de değiştirerek tüm oyunculara dublaj yaparlar. Başlangıçta işi nasıl yapacaklarını bilmeseler de karar verdikleri birşey var ise o da konuşmaları gerçek hayatın içinde yer alır şekilde doğal olarak ama düzgün bir Türkçe ile yapmaktır. 

Kadın Kokusu'nda Alpacino, Ölü Ozanlar Derneği'nde Robbie Williams, Yağmur Adam'da Dustin Hoffman, Taş Devrinde Fred Çakmaktaş, Red Kit de Dalton Kardeşler'den Jo karakteri ve daha nicelerine ses verir  Sezai Aydın. Ama asıl akıllarda yer eden seslendirmelerden birisi Cosby Ailesi'ndeki baba Bill Cosby'yi seslendirmesidir. Hatta buna ilişkin anısında ''sündürme tekniği'' diye bahsettiği o seslendirme yönteminin hikayesini anlatır. 

TRT'ye ilk olarak dizinin senaryosu gelir ve çevirmen de senaryoda yer alan repliklere göre çeviriyi yapar. Daha sonra gelen video kayıtlarının üzerine seslendirme yapmak için mikrofon başına geçildiğinde ise Sezai Aydın repliklerin ekrandaki konuşmaya kısa kaldığını görür. Çözüm olarak ise bahsettiği teknik ile konuşmaları uzatarak seslendirmeyi dener. Dizi ilk bölümlerinde normalde sabah programında yayınlanırken çok beğenilir ve TRT'ye diziyi akşama alması için yoğun telefonlar gelir. Akşam yayınına alınan dizi böylece hepimizin hatırladığı şekilde fenomen olur ve kulaklarımızda yer eder Sezai Aydın'ın sesi. ''Oğlum Theo, hadi gel artık çocuğum''. 

Ama hepimizin aklına kazınan dahaları da vardır. Sylvester Stallone'nin canlandırdığı Rocky ve Rambo  karakterleri gibi. 

Bu kişilerin sesi olmak aslında kolay da değildir. Rocky seslendirmelerinden sonra sanki o kadar raund maç yapmış gibi pestilinin çıktığını söyler. Ya da Rambo serisinin ilk filminde Sylvester Stalone'nin canlandırdığı karakterin filmin sonunda Vietnam da beraber savaştığı komutanı ile yaptığı hararetli konuşmayı seslendirdiği sahne sonrasında sesi kısılır mesela. 

Yaptığı mesai de zaten sadece stüdyolar ile sınırlı  kalmaz. Eve geldiğinde kızının arkadaşları  Fred Çakmaktaş replikleri için O'nu beklerler. Ringden henüz yeni de inmiş olsa ya da cepheden de dönmüş olsa bu küçük kalplerin isteklerini kırmaz. Başkalarına anlatacakları yeni Fred Çakmaktaş hikayeleri ile ayrılırlar Aydın ailesinin evinden.  

Yaptığı birbirinden renkli seslendirmelerin ardından 2021 yılının sonuna doğru önce eşini kaybeder. Belki hayatta en çok duymak istediği sesin artık kesilmesi nedeni ile zaten hasta olan vücudu daha fazla tutunamaz hayata ve Aralık 2021 de aramızdan ayrılır. Başta Stallone olmak üzere bir çok yıldız da artık sessiz kalır ardından.

Şehirlerin gürültüsü hayranı olduğumuz sesleri Sungun Babacan ile kısmaya devam eder...

Sungun Babacan TRT'ye 1970 yılında henüz 12 yaşında iken Çocuk Saati programı ile girer. 80'lerde bizlerin de çocukluk dönemlerine denk gelen Cumartesiden Cumartesiye isimli programın sunuculuğunu yapar. Susam Sokağı'nda ise Kermit'i canlandırır. Kimi seslendirmeyi seviyorsunuz sorusuna verdiği ilk isimler arasında ise Tom Cruse vardır. Bunun yanında Tom Hanks ve Kevin Costner'ın da bulunduğu yine bir çok ünlüyü aslında o seslendirir. Sesindeki sıcak havanın verdiği farkı anlamak için Tom Cruse'un oynadığı ve Netflix'te gösterilen Jack Reacher serilerine bakılabilir. Sungun Babacan'ın seslendirdiği filmi izlemek insana daha keyifli gelir. 

Ama Sungun Babacan'ın unutamadığı bir film var ise o kesinlikle Birdy'dir. 89 yılında TRT'de yayınlanan filmin hem çevirisini yapmış hem de Nicolas Cage'in canlandırdığı Al karakterini seslendirmiştir. Filmde kuşlara hayran ve giderek de kendisini bir kuş gibi gören Birdy karakterini ise Yekta Kopan'ın seslendirmesini ister. Film muhafazakar kesimin itirazlarına karşın o dönemin Genel Müdürü Cem Duna'nın ısrarı ile TRT'de yayınlanır. Ama sonrasında - sanırım onlar halen devlet memuru olduğu için-  VCD formatları için yapılan dublajlar da bu iki sanatçı yer alamaz. 

Her iki sanatçıyı da çok etkileyen ve seslendirdikten sonra gözyaşlarına boğan bu filmin kopyasını ise bir türlü TRT arşivinden almayı başaramazlar. Hatta bir doğum gününde Sungun Babacan'ın bu filmi çok sevdiğini bildiği eşinin aldığı DVD'yi ekrana yansıtıp izlemeye başladıklarında seslendirenin bir başkası (Uğur Taşdemir) olduğunu görür. Gülümseyerek anlatır bu anısını. Artık başkası da seslendirse Birdy'nin ayrı bir anlamı olmaya devam edecektir O'nun için. 

Tom Cruse da O'nun sesinden yer eder kulaklarımızda. TRT'de yayınlanan Top Gun ile başlayan bu eşlik sonrasında da devam eder. Hatta Yağmur Adam da Sezai Aydın ile karşı karşıya oynarlar ekrandaki iki kardeşin birbirini tanıma hikayesini.

En ilginç anılarından birisi de ''Bir Sonbahar Hikayesi'' isimli Türk filminde başrol oyuncusunu seslendirmesidir. İşin garip tarafı oyuncu aslında Türkçe bilmez ve film boyunca sanki Türkçe  konuşuyormuş gibi dudaklarını oynatır. Yavuz Özkan'ın yönettiği film 1994 yılında Ankara Film Festivalinde En İyi Film, En İyi Yönetmen Ödüllerinin yanında, En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini de alır.  Erkek oyuncuya ses veren Sungun Babacan'ı ise kimse teşekkür için aramaz. O da bir daha böyle bir seslendirme yapmamaya karar verir. 

Ama ekranlarda yabancı oyunculara ses vermeye devam eder sonrasında da. Sıcak sesi ile yabancı diye sınıflanan bu filmleri ve kahramanları sanki bizdenmiş gibi benimsememizi sağlar.  

Ama belki O da yakın arkadaşı olarak gördüğü Sezai Aydın'ın erken vedasından, belki de uzun yıllar içtiği sigaranın verdiği tahribattan, vücudu yakalandığı hastalığı atlatamaz. Ağustos 2022'de göğe yükselen sesler arasında yerini alır. 

Birgün kendisine ulaşıp ''Hatırlar mısınız yıllar önce sizinle genç lise öğrencileri olarak röportaj yapmıştık'' demeyi çok istemiştim. Fırsat olmadı. Ölümünden kısa süre sonra Burhaniye'de ki mezarına gidebildim ancak.

Mezarının başına iyi bir Beşiktaş'lı olduğunu gösteren Kartal Heykeli koymuştu ailesi. Belki de Birdy bir heykel olup başucuna konmuştu, bilemiyorum.

Bu sefer ben konuştum O dinledi. 

Hiç bir şey söylemedi. 

Kim bilir belki de içinden,

"Seni aslında ben konuşsam bak ne güzel olacak" dedi.  

Herşey için teşekkürler ''Sesin Üç Silahşörleri''.

..........................................................................................

Not: Bu yazıyı yazarken genelde Munich- The Edge Of War filminin müziği " You Dream" i dinledim. 

Film güzel, Jeremy Irons'ı izlemek ise her zamanki gibi zevkti.






Yorumlar

  1. Elçin Sakarya1 Ekim 2022 10:37

    Seslendirme sanatçıları filmlere son ve önemli imzayı atan etkisini kat ve kat arttıran çok kıymetli sanatçılar.. Değerli yazınızı keyifle okudum teşekkür ederim... Ve bende izninizle tiyatromuzun unutulmazlarından ilk aşkım 🙃 "Alf" i seslendiren Müşfik Kenter'i sevgi ve saygıyla anmak isterim 🙏

    YanıtlaSil
  2. Aydoğan Temel ile röportaj için hala vaktiniz var en azından🥰

    YanıtlaSil
  3. Tebrik ederim sevgili Bekir ; yine çok keyifli ve dopdolu bir yazıydı. Paylaştığın İçin çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel yazmışsınız. Okurken gözyaşlarımı tutamadım zira Sezai Aydın'ın baldızı, Sungun'un arkadaşıyım. TRT seslendirmede çalıştım. Ne yazık ki Alev Sezer'le çalışma imkanım olmadı.
    Sayenizde o günlere gittim
    pek çok arkadaşımızı andım. Sağolun, varolun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kokular

Fatih Sultan Mehmet- Mehmet'in Hikayesi Devam- 2. Bölüm (2. Yazı)

Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi 1. Bölüm ( 3. Yazı)