George Orwell ve Hayvan Çiftliği Üzerine
80'li yılların başı idi. Hatırladığım kadarı ile malum darbe gerçekleşmiş ancak 1983 yılındaki parlamento seçimleri henüz yapılmamıştı. O dönemki bir çok şey gibi televizyon yayınları da bugünden çok farklıydı. Tek yayın kuruluşu olan TRT, bir kanaldan yayın yapar, yayın hafta içinde akşam saatlerinde, haftasonları ise sabah 10.00 da başlar ve gece yarısına kadar devam ederdi. Televizyonda yabancı diziler haricinde tüm yerli yapımlar TRT'nin bizzat çekimi olan programlardı. Bunun tek istisnası ise iki haftada bir cumartesi akşamları yayınlanan Türk filmleri idi. TRT'nin programlarından farklı bir ritmi ve dünyası olan bu filmleri ben de merakla beklerdim.
Yine böyle bir gecede ekran karşısına geçtim ve Yeşilçam'dan hangi filmin yayınlanacağını beklemeye başladım. Sinema saati geldiğinde ise şaşırıp kaldığımı hatırlıyorum. Ekranda ne yerli ne de yabancı, neden yayınlandığını o dönem anlayamadığım bir çizgi film vardı. Başta yaşadığım hayal kırıklığı ise dakikalar ilerledikçe yerini hala hatırladığım garip bir etki ve meraka bırakmıştı. Film bir çiftlikte insanlara isyan eden hayvanları ve devamında başa geçen domuzların, insanlardan farksız ve hatta daha vahim bir yönetim kurmalarını anlatıyordu. Yıllar sonra bu filmin aslında Hayvan Çiftliği isminde bir kitaptan uyarlanma olduğunu, kitabın komünizm karşıtı bir metin olduğu düşüncesi ile 1954 yılında CIA tarafından çizgi film yaptırıldığını öğrenmiştim. Böylece askeri rejim döneminde böyle bir çizgi filmin gece kuşağında neden yayınlanmış olduğu da anlam kazanmış oldu. O dönem toplumu yönlendirmek amacıyla yapılan tek yayın bu mu idi, pek sanmıyorum.
Konumuz olan Hayvan Çiftliği ile kitap olarak yeniden karşılaşmam ise 90'ların ikinci yarısında Ankara'da ki Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları'na ait kitabevinde oldu. Çevirisi Halide Edip Adıvar tarafından yapılan kitap, ilk olarak önceki dönemlerde adı Maarif Bakanlığı olan yine aynı yayınevinden 1954 yılında basılmıştı. Kitap olarak basılmadan önce ise 1952 yılında tefrika halinde yine aynı yazarın çevirisi ile Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştı.
İlerleyen dönemde Halide Edip'in çevirisinin güncel dilin gerisinde kalması ve başka bir yayınevinden basımındaki çeviri yetersizliği ile kitap bu sefer de 2001 yılında Celal Üster çevirisi ile Can yayınlarından basılır. Yazarların ölümünün üzerinden 70 yıl geçtikten sonra telif hakkı düştüğü için 1950 yılında ölen George Orwell'ın kitapları da 2021 yılı içerisinde diğer bir çok yayınevinden basıldı. Ama henüz kitabı okumamış olanlar var ise piyasada var olan çeviriler içerisinde halen en iyisinin Celal Üster çevirisi olduğu konusunda genel bir kanı olduğunu belirteyim.
Bu kitabı daha iyi anlamak için belki biraz yazarından da bahsetmek yerinde olur. Özellikle 2 romanı ile ismi hepimizin aklına yer etmiş olan bu yazarın gerçek adı Eric Arthur Blair'dir. Yazar, 1903 yılında o dönem Hindistan'a bağlı ingiliz sömürgesi olan Burma'da doğmuştur. George henüz 1 yaşına geldiğinde annesi, O'nu ve ablasını yanına alarak İngiltere'ye döner. George İngiltere'de iken ülkenin ünlü okullarından Eton College'a gider. Bu okuldaki eğitimciler arasında ise ''Cesur Yeni Dünya'' kitabının yazarı olan Aldous Huxley de vardır. Kimbilir, Orwell'ın daha sonra yazacağı kitaplarda ve özellikle 1984 romanı için bu yazar ile aynı havayı solumanın da etkisi olmuştur.
Yazmayı ve farklı yerlere giderek gözlem yapmayı seven Orwell, 1928 yılında Paris'e teyzesinin yanına gider. Bir otelde bulaşıkçılık da yapan George Orwell, 1929 yılında yeniden İngiltere'ye dönüşte Paris günlerini anlattığı ''Paris'te Beş Parasız'' kitabını yayınlarken, yazdıklarından ailesinin utanmaması için kitapta asıl ismi olan Eric Arthur Blair yerine ilk kez George Orwell takma adını kullanır.
1936 yılında yine ülkesi dışına çıkan Orwell, bu sefer Franco taraftarlarına karşı savaşan sosyalistlere katılmak için İspanya'ya gider. Zaten kendisini Hayvan Çiftliği'ni de yazmaya iten nedenlerden birisi burada sosyalist gruplar içindeki çatışmalardan dolayı yaşadığı hayal kırıklığıdır. 1937 yılında İngiltere'ye geri döner ve 2. Dünya Savaşı esnasında BBC'de çalışırken ''Hayvan Çiftliği'' romanını yazar. 1944 yılında roman tamamlanmasına rağmen o dönem Almanlara karşı Sovyetler Birliği ile İngilizler'in müttefik olması ve kitabın sosyalizm aleyhtarı içerik taşıdığı gerekçesi ile yayınevleri kitabı basmaya yanaşmaz. Kitap ancak savaş bittikten sonra 1945 yılında basılabilir. 1948 yılında da diğer ünlü romanı ''1984''ü yazan Orwell (ki bu kitabın ismi de zaten yazım tarihinin son 2 rakamının yer değişikliğinden gelir) 1950 yılında ölür. George Orwell, yazdığı kitapların yanında büyük birader, düşünce polisi gibi terimlerin ve soğuk savaş ifadesinin de mucididir.
Orwell'in ölümünden kısa bir süre sonra Hayvan Çiftliği kitabının film hakları CIA'in Politika Koordinasyon Bürosu tarafından yapılan organizasyon ile ''Halas and Batchelor Cartoon Films Ltd'' tarafından Orwell'in eşinden satın alınır. Filmin yapımına da 1951 yılında başlanır. 1954 yılında yayınlanan çizgi filmde ise (ki bu filmi Youtube'da ''Animal Farm 1954'' yazdığınızda izleyebilirsiniz) kitabın metninde olan ve son sahnesinde sosyalistler ile kapitalistleri tasvir eden domuzlar ve insanların kaynaşma sahnesi kaldırılarak, çiftlik hayvanlarının yönetime karşı ayaklanarak düzeni yıktıkları (sosyalizmi devirdikleri) bir sahne eklenir. Ne de olsa kitaplarda olmasa da filmlerin sonunda hep iyiler kazanır.
Kitabı okurken dikkati çeken noktalardan birisi George Orwell'in neden kitapta tüm isimler ingilizce iken başkarakterlerden birisinin adını Napoleon olarak fransızca koymuş olduğudur. Bunun açık bir cevabı yoktur ancak belki de 19. yüzyılda Fransa da bu ismin domuzlara verilmesinin yasak olması ve yasağın değilse bile bu etkinin Orwell'ın Fransa seyahatinde de halen devam etmesi olabilir. Nitekim kitap yayınlandıktan sonra yapılan fransızca çevirilerde Napoleon ismi kullanılmaz ve onun yerine Cesar olarak karakter adlandırılır. Fransa'daki yayınlarda bu durum 1981 yılına kadar da devam eder.
Kitabın kendisine gelecek olursak, George Orwell'ın fable tarzında yazdığı bu kitapta kahramanlar bu türün özelliği olarak hayvanlardır. Kitapta yer alan ana karakterlerin yine tarihi bir kişiliğe denk geldiğine dikkat çeken yorumcular Celal Üster'in Koca Reis olarak çevirdiği karakterin Karl Marx'ı temsil ettiğini düşünürler. İsyanın önderi olan 2 domuzdan birisi olan Snowball'un aslında Sovyetlerde Lenin'in ölümü sonrasında Stalin ile iktidar mücadelesine giren ve kaybeden Lev Troçki'yi simgelediği söylenir. Gerçekte Troçki'nin Kızıl Ordu'nun kurucusu olması gibi kitapta da Snowball havyanların isyanında ve sonraki savaşında lider konumdadır. İsyan sonrası ilerleyen zaman içinde çiftlikte tüm yönetimi ele geçiren Napoleon'nun da Stalin olduğu belirtilir.
Kitabın aslında ''Bir Peri Masalı'' olarak bir de alt başlığı bulunur. Ancak bu kimi basımlarda (mesela bendeki Milli Eğitim Bakanlığı basımında) bulunmaz. Kitap yorumcuları bu başlığın atlanılmasının nedenini eserin bir çocuk kitabı olarak algılanmasının önüne geçmek olduğunu savunurlar. Kitabın türkçe yayınındaki bir başka gariplikte Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılan kitabın yazarının ingiliz olmasına karşın 1990 yılına kadar olan basımlarda ''Yeni Amerikan Edebiyatı'' serisinden basılmasıdır. Kimbilir bu karışıklık aslında kitabın ülkemizde yayınlanmasını teşvik edenlerin menşeine ilişkin bir işarettir.
Kitabın bir sosyalizm eleştirisi getirdiğine yönelik görüşler bulur ancak yazarın yönetim çeşitlerine ilişkin düşüncesine göz atacak olursak kendi ifadesi ile İspanya İç Savaşı'ndan sonra yazdığı bütün yazılar doğrudan yada dolaylı olarak totalitarizme karşı duran ve demokratik sosyalizmi destekleyen yazılardır. Bu konuda George Orwell'ın ''Neden Yazıyorum'' adlı eserinde kendisine ait şu ifadeler yer alır.
''Halk kitleleri yaklaşık olarak eşit bir seviyede yaşamadıkları ve hükümeti bir şekilde kontrol edemedikleri sürece, merkezi mülkiyetin çok az anlamı vardır. Devlet, kendini seçen siyasi parti dışında bir şey ifade etmemeye başlayabilir ve oligarşi ile ayrıcalıklar, para yerine iktidara dayanan bir şekilde geri dönebilir.'' Aslında tüm totaliter yönetim biçimlerine karşı olan yazarın ideal yönetim tarzı ise sosyal demokrasidir.
Kitabın anlattığı hikayeye gelecek olursak Beylik Çiftliği adında bir çiftlikte yaşayan hayvanlar Koca Reisin (Old Major) düşüncesine göre insanlar tarafından sömürülmektedir. Çiftlikte atlar, eşekler, kediler, köpekler, koyunlar, keçiler ve daha birçok hayvan çeşidi vardır. Bir akşam çiftliğin tüm hayvanları Koca Reisin önderliğinde samanlıkta toplanır. Koca Reis onlara insanların üretmeden tüketen tek yaratık olduğunu, hayvanların emek ve ürünlerini kullandıklarını, hayvanlar zayıflayıp işe yaramaz duruma geldiklerinde onları ölüme gönderdiklerini, bu durumun aslında bir doğa yasası olmadığını, hayvanlar birleşir ve karşı gelirse düzeni değiştirebileceklerini ve düşünde de zaten bunun gerçeğe kavuştuğu ''İngiltere'nin Hayvanları'' isimli bir şarkının sözlerinin aklına geldiğini belirtir. Koca Reisin bu söylevinin önemi, ilerleyen dönemde devrim gerçekleştikten sonra domuzların ve iktidarı tümü ile ele geçiren Napoleon'un kurduğu dikta rejiminde bu söylevde insanların neden olduğu belirtilen kötü uygulamaların benzerlerini yada bazı durumda - vatan hainliği gerekçesi ile idam cezası verilmesi gibi- daha da fazlasının diğer hayvanlara uygulanmasıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder