Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi Devam 2. Bölüm ( 4. Yazı)

İslam dünyası için yüzyıllardır devam eden bir düştür Konstantinapol. 717 yılındaki sonu hüsran ve büyük kayıplar ile biten ilk Arap kuşatması sonrası defalarca bu fethedilmez kent alınmaya çalışılır. Ama Rum ateşi adı verilen ve içeriği gizemli teknolojilerinin, bu kuşatmada da devam edecek savunmacıların cesaretlerinin, halkın inancına göre kenti koruyan Tanrı'nın ve hepsi ile beraber o alışmaz surların yardımı ile -pusuya düşürüldükleri o Latin İstilası hariç- her defasında kent korunmuştur.

Kuşatmanın hazırlıkları gibi, kendisi de aslında sıradışıdır. Her olayı tüm detayı ile vermek mümkün değildir ama  gün bazında bazı olaylar kısaca şöyledir.

3 Nisan Salı: Şehrin önüne gelen Osmanlı ordusunda genel hazırlıklara başlar, surların önüne yerleştirilecek topların rahat atış yapabilmesi için çevrede temizlik yapılır.

5 Nisan Perşembe: Fatih ordunun geri kalanı ile beraber şehir surları önüne ulaşır. Aziz Romanos kapısı karşısında (şimdiki Topkapı semti) karargahını kurar. Ordu onca kalabalığa rağmen müthiş bir düzen ve sessizlik içerisindedir. Fatih, ordunun yerleşim planını ve komuta görevlilerini bildirir.

6 Nisan Cuma: Şeriat gereği şehre ilk teslim çağrısı yapılır. Ancak İmparator tarafından reddedilir. Bunun üzerine şahi topların ateşi ile saldırı fiilen başlar. Ardından ilk genel taarruz yapılır ancak başarısız olur.

7 Nisan Cumartesi. Top atışları devam eder ve surlarda gedikler açılmaya başlar.

12 Nisan Perşembe: Gelibolu'dan hareket eden yaklaşık 140 parçalık Osmanlı donanması şehir önlerine gelir, donanmanın kalabalıklığı izleyenleri hayrete düşürür. Gemiler o zaman Çiftedirek denilen şimdi Dolmabahçe'de bulunan limana demirler. 

18 Nisan Çarşamba: İlk büyük taarruz yapılır, karadan ve denizden hücuma geçilir. Osmanlı Donanması  Haliç'e gelerek hem zinciri hem de zinciri korumak ile görevlendirilmiş gemileri aşmaya çalışır ancak başarılı olamazlar. Taarruz toplam 4 saat sürer. Her iki taraf da canları pahasına mücadele eder. Osmanlı kuvvetleri karada ve denizde püskürtülür ve savunmacılar büyük bir moral üstünlüğü yakalar.

Kuşatma uzamaya başlamıştır. Batıdan yardım gelerek Osmanlı ordusunun iki ateş arasında kalma ihtimalinin giderek güçlendiği düşünülmektedir. Gerçekte ise Bizans'ın beklediği ana yardım Venedik'ten ancak bugün yola çıkacak ama zamanında şehre ulaşamayacaktır.

20 Nisan Cuma: Papanın kiraladığı 3 Ceneviz gemisi yardıma çıkan ana filodan önce Mart ayında yola çıkmıştır. Ege de bazı adalara uğrayarak ve 1 Bizans kadırgasını da yanlarına alarak Marmara'ya ulaşmıştır. Gemiler silah ve erzak doludur. Ayasofya'nın kubbesinden gözcüler tarafından farkedilen gemiler şehir halkında neşe ve ümit uyandırır. Osmanlı donanması da gelen yardım konvoyunu durdurmak için harekete geçer. Ancak Osmanlı Donanmasında bulunan gemiler rakiplerine göre çok daha küçük ve güverteleri çok alçakta kalır. Gelen gemileri durdurmak bu yüzden kolay değildir. Baltaoğlu Süleyman Paşa komutasındaki gemiler, gelen konvoyun etraflarını sarsa da, çıkan rüzgarın da yardımı ile 4 gemi de kuşatmayı yarmayı başarır. İşte Fatih'in atını denize sürerken resmedildiği an bu deniz savaşını Zeytinburnu kıyılarından izlediği andır. Sonuçta 4 gemi de Haliç'te indirilen zinciri de aşarak güvenli bir şekilde şehre ulaşır. Bu Osmanlı ordusu üzerinde müthiş olumsuz etkiler bırakır. Şehrin asla fethedilemeyeceğine yönelik inanış yeniden ortaya çıkar ve hatta bazı askerler savaş alanını dahi terkeder.

21 Nisan Cumartesi: Fatih ertesi sabah öncelikle Çiftedirekte (Dolmabahçe) Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın yanına gider. Kaptan-Derya'nın canını almaktan çevresindekilerin telkinleri ile vazgeçse de, hıncını almak için onu epey hırpaladığından bahsedilir. Sonrasında Baltaoğlu azledilir ve yerine Hamza Bey atanır. Otağına dönen Fatih yeniden savaş meclisini toplar, durum değerlendirmesi yapar. Bu toplantıda Çandarlı Halil Paşa yine kuşatmanın devamının büyük maliyetleri olabileceğini söyleyerek hem denizden hem de karadan yola çıkmış olan bir Haçlı ordusuna ilişkin haberlerden bahseder. Bu haberler neticesinde Yeniçerilerin ayaklanma olasılığı da vardır ki daha önce 2 kez Fatih'e karşı bu gerçekleşmiştir. Fatih'in ilk hükümdarlık döneminden beri onunla beraber şehrin fethi hayalleri kuran Zağanos Paşa ise askerin moralinin yerinde olduğunu, batıdan gelebilecek bir tehlikenin ise söz konusu olmadığını, kuşatmanın mutlaka devam etmesi gerektiğini savunur. Son karar, savaşa devam edilmesidir.         

22 Nisan Pazar: Sabahın ilk ışıkları ile uyanan şehir sakinleri gözlerine inanamaz. Haliç'e Osmanlı Donanma gemileri gelmiştir. Toplam 72 parça olduğu tahmin edilen gemilerin oraya tam olarak nasıl geldiği anlaşılamaz. Bu konu halende gizemini korur aslında ancak genel kanı gece  Dolmabahçe tarafından bugünki Kasımpaşa bölgesine döşenen ahşap sistemler ile yürütülerek getirildikleridir. Son derece gizli yürütülen bu işin aslında nasıl kotarıldığı şaşkınlık uyandırır. Neticede gece vakti yapılan bu işte her 10 dakikada bir Haliç'e bir geminin indirilmiş olması gerekir. Bu olayla psikolojik üstünlük ilk defa Osmanlı tarafına geçer. Savaşın bir yerde dönüm noktasıdır. Çünki İmparator Konstantin'in artık Haliç tarafındaki surları korumak için de asker ayırması gerekecektir ki zaten insan kaynağı sıkıntısı çekilen ortamda bu çok ciddi bir darbe olur savunmacılara.

23 Nisan Pazartesi: Bir taraftan kara surları Osmanlı topçuları ile vurulmakta iken diğer tarafta da savunmacılar Haliç'e inen gemilerin tahrip etme planını konuşmak üzere toplanır. Burada Trabzon'dan gelen bir kadırganın sahibi olan Giocomo Coco adında bir kaptanın dile getirdiği plan benimsenir. Buna göre zaman herşeydir ve küçük bir gemi kuvveti ile gece karanlığında ani bir saldırı yapılacak, Haliç'e inmiş gemiler bu saldırıda yok edilecektir. Plan benimsendikten sonra aciliyeti gereğince Galata'da bulunan Cenevizllilere danışılmadan uygulanmasına karar verilir.

24 Nisan Salı: Plandan bir şekilde haberdar olan Cenevizliler harekata kendilerinin de katılmak istediğini belirterek uygulanma tarihini erteletirler.

28 Nisan Cumartesi: Planlamanın üzerinden 4 gün geçmiş ve Cenevizliler ancak hazır olabilmişlerdir. Plandaki bu gecikme savunmacılara pahalıya mal olacaktır. Aynı zamanda da Cenevizliler üzerinde her daim var olacak olan Osmanlı ve Bizans arasında ikili oynadıkları şüphesini daha da pekiştirecektir.

Gece plan uygulamaya geçirilir. Kaptan Coco'nun gemileri hazır olur ve Haliç'teki Osmanlı Donanması üzerine sessizce ilerlemeye başlarlar. Ancak yaklaşmaya başladıklarında birden Osmanlı tarafından topçu ateşine tutulurlar. Osmanlı kuvvetleri muhtemelen saldırının yapılacağı zamanı öğrenmiş ve hazırlıklı şekilde beklemektedir. Kaptan Coco'nun bulunduğu gemi isabet alır ve saniyeler içerisinde, güvertede bulunan zırhlı askerler ile kanalın sularına gömülür. Harekat tam bir başarısızlık ile sonlanmış ve bazıları esir düşse bile ömürleri ancak birgün daha uzayacaktır. Sağ ele geçirilen esirler ertesi gün, kara surlarının önünde idam edilir. Psikolojik üstünlük yine Osmanlı tarafındadır.

1 Mayıs Salı : Şehir içinde bir taraftan kıtlık gözlemlenmeye başlar. İmparator savaşma kabiliyeti bulunmayan yaşlı ve çocukları askerlere yemek bulmak ve taşımak ile görevlendirir.

3 Mayıs Perşembe: Şehir halen batıdan gelecek yardımı beklemektedir. Ancak ufukta görünen hiç bir belirti yoktur. Açık denizlerin kontrol edilerek yardıma ilişkin bir haber aranmasına karar verilir. Böyle bir şey bütün boğaz Osmanlı gemileri ile dolu iken nasıl yapılacaktır? Çözüm Osmanlı Donanmasında bulunan gemilere benzeyen küçük bir tekneye yine Osmanlı askeri kıyafetleri de giyerek onları taklit eden 12 gemici görevlendirilmesi ile bulunur. Osmanlı bayrağı da çekilen gemi, gece karanlığında Haliç'ten yola çıkar, zinciri aşar ve Osmanlı donanmasının arasından kimliğini fark ettirmeden ilerler. Önce Marmara'ya açılır, sonra Çanakkale Boğazını geçer ve adalarda gelen yardıma ilişkin bir işaret arar.

5 Mayıs Cumartesi: Haliç'te bulunan zinciri koruyan savunma gemilerini alt etmek Osmanlı Donanmasınca mümkün olmamıştır. Zinciri koruyan bu savunma gemileri, Cenevizlilere ait olan Galata'nın hemen tepesinde bulunan Osmanlı topçu ateşi tarafından da vurulamamaktadır. Zira o dönem Galata'nın etrafında bulunan surlar bu top atışına engel olmaktadır. Fatih'in farklı çalışan zekası burada da devreye girer. Atılacak gülleleri önce havaya atan, sonra da belli bir yüksekliğe ulaşınca kendiliğinden yere düşecek bir top yapılmasını ister. Bahsettiği savaş aleti tarihin bilinen ilk havan topudur. Top yapılır ve ateşlenir. Bir kaç deneme sonrasında tarafsız olarak addedilen Ceneviz gemilerinden bir tanesinin tam ortasına düşer ve gemi saniyeler içerisinde suyun dibine iner. Bu durumu gören diğer savunma gemileri ise derhal zinciri terk ederek daha güvenli buldukları bölgeye çekilirler.

12 Mayıs Cumartesi: Edirnekapı ile Eğrikapı arasında yer alan bölgede iyice yıkılan surlara 3. büyük saldırı başlatılır. Bu saldırıya toplam 50 bin asker katılır. Ancak yapılan çetin savunma karşısında Osmanlı ordusu büyük zaiyat vererek geri çekilmek durumunda kalır.

16 Mayıs Çarşamba: Şehre girmek için her yolu deneyen Osmanlı kuvvetleri bu seferde tüneller ile toprak altından surları geçmeye çalışır. Bizanslılar dehşet içerisinde aniden yeraltından ortaya çıkacak Osmanlı ordusunu beklemeye başlar. Ama ilk tünelin yeri saptanarak imha edilir. Bir kaç gün içerisinde ise diğer tünellerin de yeri saptanacak ve onlar da imha edilecektir. Savunmacılar bir kez daha kuşatmacıları durdurabilmiştir.

18 Mayıs Cuma: Fatih kenti almaya kesin kararlı ve bunun için de her yolu deneyecektir. Bu sefer de yüksek ahşap kuleler yaptırarak surlara saldırılır. Bizanslılar, önce bu dev kuleleri gördüklerinde Osmanlının sürekli yeni aletler üretmesinden ve bitmez tükenmez gibi görünen kaynaklarından bir kez daha dehşete düşer. Ancak ilk şaşkınlığı atlatınca gece kuleyi yakarak imha ederler. Osmanlı ordusu kule sisteminin de başarılı olmayacağını görünce diğer kuleleri de sökerek bu saldırı tipinden vazgeçer.

19 Mayıs Cumartesi: Haliç'te kısmen üstünlüğü ele geçiren Osmanlı ordusu bu sefer kanalın üzerine dubalar yerleştirerek ahşap bir köprü kurar. Böylece Galata tarafından Haliç kıyısındaki surların önüne asker geçirmeye çalışır. Bu çok önemli bir askeri başarı getirmese de psikolojik üstünlük ve savunma kaynaklarının bölünmesi açısından önemlidir.

21 Mayıs Pazartesi: Osmanlı donanması zinciri kırmak için bir saldırıda daha bulunur ancak bu seferde başarılı olamaz ve geri çekilir.

23 Mayıs Çarşamba: Bugün, belki de savunmacıların en kötü günlerinden birisidir. 20 gün önce Batıdan gelecek yardımı araştırmaya gitmiş olan o küçük tekne, gelecek kuvvetin muhtemel bulunacağı adaları dolaşmış ancak hiç bir iz ve haber elde edememiştir. Geri dönen gemicilerin getirdiği haberi duyunca İmparator üzüntüsünden yıkılır. Sonrasında ise kentin muhtemel talihine rağmen geri dönme cesareti gösteren bu askerleri över. Neticede kendi hayatlarını kurtarmak varken zor görülecek bir vatanseverlik örneği ile geri dönerek şehrin kaderine ortak olmuşlardır.

Bu haber sonrasında ise sanki sona yaklaşıldığı gösteren işaretler peşi sıra gelir.

24 Mayıs Perşembe: Akşam gökyüzünde ay tutulması vardır. Tıpkı yaklaşık 1800 yıl evvel İskender'in, Darius önünde son savaşı öncesi gece gökyüzünde tutulan ayı seyretmesi gibi Fatih'de muhtemelen tutulan ayı seyreder ve bunun düşmanı aleyhine bir işaret olduğunu düşünür. Hakikaten de şehirdeki savunmacıların inancına göre de kent bir ay tutulmasının ardından düşecektir. Şehre büyük bir ümitsizlik çöker.

25 Mayıs Cuma: Halkın kurtuluş inancını yeniden kazanması için her daim şehri koruduğuna inanılan Meryem Ana ikonası, bulunduğu kiliseden alınır ve sokaklarda gezdirilmeye başlanır. Ancak aniden müthiş bir yağmur bastırır. Sokaklar sel içerisinde kalır. İkona onu taşıyanların elinden kayarak yüzüstü düşer. Kalabalık telaşla ikonayı kaldırmak ister ama sanki yere yapışmış vaziyettedir ve bir süre kaldıramazlar. En sonunda kaldırdıkları zamanda yağan yağmurdan dolayı yürüyüşü devam ettirme imkanı bulamazlar. Bu da şehrin kurtuluşunda kötüye işarettir ve halk daha da karamsarlığa düşer.

26 Mayıs Cumartesi: Karabasan şeklinde şehrin üstüne çöken kötüye işaretlerin bir yenisi daha belirir. İnanışa göre tanrı bir yere sisler içerisinde gelir ve yine aynı şekilde ayrılır. O sabah görülen sis tabakası da bütün gün şehrin üzerinde kalır. Halk artık bu sis ile beraber tanrının kendilerini terk ettiğine inanmaya başlamıştır. Gece ise Ayasofya'nın kubbesinden garip bir ışık görülür. Aynı ışık Osmanlı karargahından da görülmektedir. Fatih, müneccimlerinden bu ışığı yorumlamalarını ister. Onlarda kentin artık Tanrı tarafından lanetlendiğini ve kurtuluş imkanları kalmadığını belirtirler.

Aynı gün içerisinde yapılan savaş meclisinde Çandarlı'nın her zamanki itirazlarına rağmen 2 gün içerisinde genel saldırı kararı alınmıştır. Fatih muhtemelen tüm bu işaretlerin son saldırı için kendisi açısından bir iyi haber olduğunu düşünür.

27 Mayıs Pazar: Bizanslı rahipler Tanrının artık kenti terk ettiğini, kurtuluşlarının mümkün olmadığına inanarak İmparator Konstantin'e şehri bırakarak güvenli bir yere gitmesi için yalvarırlar. Ancak Konstantin asla kenti terkeden bir impatator olarak anılmayacağını, gerekir ise halkı ile beraber öleceğini belirterek, cesaretinin savaşın sonuna kadar devam ettiğini gösterir. Hakikaten de kendisi surları savunurken elinde silah ölecektir.

Bir taraftan Osmanlı ordusu gün boyu toplar ile surları döverek tahrip etmeye devam ederken bir taraftan da savunmacıların tamirat yapmasına imkan tanımaz. Böylelikle genel saldırıya hazırlık yapılır. Gece olduğunda ise bütün Osmanlı ordusunda ateşler yakılır. Surların tepesinden bu ışık denizini izleyen savunmacılar büsbütün korkuya kapılırlar.

28 Mayıs Pazartesi: Osmanlı ordusu hiç olmadığı kadar sakindir. Bütün ordu kefaret orucu tutar ve tüm namazları kılar. Fatih bugün ordunun dinlenmesini istemiştir. Kentte ise İmparator, halka ve askerlere son kez bir konuşma yaparak onları yüreklendirmeye çalışır. Akşam halk ile beraber Ayasofya'ya giderek dua edecek, bu dua şehir halkının topluca yaptığı son dua olacaktır.

29 Mayıs Salı: Gece saatler 2 olduğunda birden Osmanlı ordusu saldırıya geçer. İlk önce başıbozuklar denilen ve profesyonel olmayan askerler surlara yönlendirilir. Fatih, askerlerini bir plan dahilinde dalga dalga surlara salarak savunmacıların dinlenmesine hiç fırsat vermeden surlarda bir boşluk bularak içeri girmek ister. Nitekim bu ilk saldırıdan sonra sıra sipahilere gelir ve onlarda savunmayı hırpalar. Sonrasında onlarda yorulunca son kuvvet Yeniçeriler saldırıya geçer.

Savuma o ana kadar her saldırıyı püskürtür. Ama işte yine talihin garip cilvesi bütün savunmanın belkemiği sayılan ve yaptığı yönlendirmeler ile elindeki az bir kuvvet ile dahi güçlü Osmanlı ordusunu durdurmayı başarmış Cenevizli komutan Longo ağır yaralanır. Emrindeki askerlerine kendisini hemen Haliç'te bulunan gemiye götürmelerini ister. Savaş esnasında onun varlığının ne kadar önemli olduğunu bilen İmparator Konstantin, Longo'ya alanını terketmemesi için adeta yalvarır. Ama nafile, Longo gemisine doğru gider ve onun ayrıldığını gören askerleri de savaşın artık kaybedildiğini düşünerek bulundukları bölgeleri terkederler.  İşte tam bu karışıklıklar esnasında 50 kadar Yeniçeri surlarda  Kerkaporta ismi verilen ve açık unutulmuş küçük bir kapıdan içeri girerler. Devamında surlara çıkarak Osmanlı bayrağını dikerler.

Şehir artık dalga dalga içeri giren Osmanlı askerlerinin eline geçmiştir.

Fatih sonunda kendisinin çocukluğundan beri, müslüman dünyanın ise 700 yıldır hayalini kurduğu şehri nihayet fethetmiştir.

Sonraki günlerde bu fethin verdiği güven ve otorite üstünlüğü ile onun nasıl bir kişi olduğu hem ülke içinde hem de ülke dışında daha iyi anlaşılacaktır.

Sonraki yazıda: Sultanın Hikayesi 5. Bölüm

Müzik önerisi: Can Atilla- Sultanlar Aşkına




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kokular

Fatih Sultan Mehmet- Mehmet'in Hikayesi Devam- 2. Bölüm (2. Yazı)

Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi 1. Bölüm ( 3. Yazı)