Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Deneme Türünün Doğuşu - Montaigne'in Hikayesi

Resim
Diyelim ki başka bir dönemde yaşıyorsunuz. Mesela 1500 lerin 2. yarısı. Yer Fransa'nın Bordeaux civarı. Rahat bir hayatınız, etrafı ağaçlar ile çevrili şatonuz, onun ilerisinde uzanan üzüm bağlarınız var. Ortaçağ masalı denecek bu evin bir kulesinde kendiniz ve kitaplarınız ile başbaşa kalmak için oluşturduğunuz odanızdasınız. Akşam olmuş, çalışma masanıza oturmuş, gözleriniz pencerenin dışında gökyüzünde, gün batımı sonrasına eşlik eden o lacivert havaya asılı düşünüyorsunuz. Bir yanınızda gecenin karanlığını aydınlatacak mum ışığınız, elinizde mürekkebi hazır kalem, yıllarca okuduktan sonra artık kendi yazılarınızı yazmak istiyorsunuz. Ama isteğiniz henüz yazılmamışı, kimsenin anlatmadığı şeyleri yazmak. Peki ama ne olsun, nasıl bir yazım dili olsun. Derken ne yazacağınıza karar veriyorsunuz. Kendinizi... Ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum ama çok eski değil Montaigne'in denemelerini okumam. Önce eski basım bir nüshası geçti elime. Sayfalarını çevirip ara ara bakar oldu...

Stra-47 ( Distopik Bir Hikaye Denemesi)

Resim
Eşinin bilekliği bir kaç gün öncesinde uyarı vermişti. Muhtemelen hamile idi. 1 hafta içerisinde ''Halkın Refahı Bürosu'na'' gitmeleri gerekiyordu. Sürenin başlangıcı zaten bileklik tarafından Büro'ya iletilmişti. Tüm bedensel hareketleri izleyen ve sahibinin istekli isteksiz iletişimini sağlayan bu aletin enerjisinin bitmesi, artık ''ünite'' diye adlandırılan bireyin durumunu gözleminin kesintiye uğraması gibi bir şey söz konusu değildi. Şarj edilmesi için farklı enerji kaynakları vardı. Güneş, takılı olduğu ünitenin hareket momenti yada vücut sıcaklığı. Şayet güneş gerektiği kadar bulunmaz ve ünite de ''Sağlıklı Yaşam Bürosu'nca'' belirlenen seviyede hareket etmez ise alet aradaki ihtiyaç farkını sahibinin ısısını yükselterek çözüyordu. Bunu ise her vücut yapısına göre ayrı metalden tasarlanmış bilekliğin iç kısmındaki ufak iğne ucu ile yapıyordu. Bilekliği çıkarmak yasaktı ve zaten çıkarılamazdı. Budavian ve eşi şimdi ...

Rakamların Seyahati ve Sıfırın Keşfi

Resim
Bundan yıllar evvel karşılaştığım bir kişi Hintlilerin matematiğe çok yatkın olduğunu söylemişti. Konuştuğum kişinin de aslında matematik ile arası iyi olması gereken bir görevi olduğu için bu görüşü sanırım beni etkiledi ve aklımda kaldı. Yıllar sonra bu sözü ''The Man Who Knew Infinity- Sonsuzluk Teorisi'' filmini seyrederken hatırladım. Film 1887 yılında Hindistan'da doğan ve sadece 32 yıl yaşamış olmasına karşın matematikte birçok teoreme imza atmayı başarmış bir genci anlatır. Öyle ki aslında Ramanujan adlı bu gencin doğru dürüst matematik eğitimi bile olmamasına rağmen yazmış olduğu teoremler İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde burslu okumasını sağlar. Ama gerek 1. Dünya Savaşı ortamı gerekse ailesine özlem ve kültürel farklılıklar Ramanujan'ın hastalanmasına ve 5 yıl kaldığı İngiltere'den yeniden Hindistan'a dönmesine neden olur. Ama hastalığı düzelmez ve 1 yıl içerisinde de ölür. Denilir ki şayet yaşasa idi bulacağı yeni teoreml...

Estetiğin Matematiği-Altın Oran

Resim
Lise yılları idi. Bir arkadaşım ile sohbet ederken " Biliyor musun " dedi " Bir oran varmış adı sanırım altın oran. Sanat eserleri, resimler yapılırken sanatçılar bu oranı kullanıyorlarmış." Altın oran denilen sihirli sayı ile ilk karşılaşmam bu şekilde oldu. Ama o zamanlar ne internet vardı ne de şimdi ki kadar kaynak, sonrasında bu sayıyla ilgili uzun zaman yeni birşey duymadım. Taki üniversite dönemine kadar. O dönem Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı kitabını okuyordum. Kitabın bir bölümünde (sayfa 265, dipnot 137) yine bu sayıdan bahsediliyor, sanatta bu oran baz alınarak eserler yapıldığı kısa da olsa anlatılıyordu. Ama işte yine bilgiye ulaşım olarak halen milattan önce dönemlerindeydik,  kitapta anlatılan haricinde o dönemde de bu konuda ilave birşeye pek ulaşamadım. Bugün bile basılı yayın olarak ararsanız bu orana ilişkin kaynak sınırlıdır dilimizde. Peki nedir bu altın oran ve nerelerde kullanılmıştır? Altın oran neye denir kısmı ile başlayalı...