Büyük İskender- Dünyanın Sonuna Yolculuk ( 3. Bölüm)


Perslere karşı son zaferinden sonra geriye döneceğini düşünenler yanılır.  İskender’in ana gayesi fetih değil, dünyayı keşiftir.  O dünyanın sonu neresi ise oraya gitmek istemektedir. Prometeus'un zincire vurulduğu dağlara ulaşmak ve belki de geçmişte Aşil de olduğu gibi ilerde tarih ve mitoloji ile karışmak ister.

Bu yolculuğun nereye kadar olacağı bilinmez. O dönemler dünyanın da sadece bir bölümü bilinmektedir.  Dünyanın sonuna gelindiğinde boşlukla mı, cehennem ile mi, yoksa mitolojik varlıklar ile mi karşılaşılacağı da muammadır.

Önüne yeni düşman çıkarsa yener, çöl çıkarsa aşar.  Yeni canlı örneklerini ve bilgileri memleketteki hocası Aristoteles’e gönderir.

Siyasi olarak hedefinin bir dünya devleti kurmak olduğuna inanılır.  Bu amaçla da kendisi diğer kültürlere açıktır ve yendiği ülkelerde eski yöneticileri görevlerinde bırakır. Ama dönüp tekrar isyan eden olur ise affetmez. Hatta bazı yerlerde taş taş üstünde dahi bırakmaz.

Farklıdır.

Bedeni ölümsüz değil ama yaptıkları ile adı ölümsüzleşmiştir.

Seferler sonucu oluşturduğu kültür Helenistik dönemin başlangıcı olur.

Savaşlarda korkusuzdur. Askerlerinin bile savaşta geri çekildiği zamanlarda kendisini ön safha atarak göğüs göğüse çarpışır. Bu çarpışmaların bazılarında nerede ise canından olur.

Birçok liderde olamayan şekilde duygusaldır da.

En güvendiği adamlardan Claitus artık seferlerin sonunda iyice usanmış vaziyette iken ve alkol ile geçen bir gecede İskender’i kızdıran şeyler söyler. İskender, Persler ile ilk savaşta canını kurtaran ve sonrasında hep önemli görevlerde yer alan  (General Parmenion'u  öldürme görevi gibi ) adamını mızrakla o an öldürür.  Ama sonrasında tarihte başka liderlerde görülmeyen şekilde pişman olur ve kral olduğuna bakmaksızın duygusal olarak buhrana girer, yemeden içmeden kesilir, ağlama nöbetlerinde geceler geçirir, nerede ise hayata küser. O'nu, ancak çok sevdiği çocukluk arkadaşı (bazı kaynaklara göre de  erkek aşığı) Hephaistion yeniden hayata döndürür.

Sonra ki yüzyıllarda birçok kişi bazen Cesar bazen Augustus bazen de 14. Louis ve hatta kimi rivayete göre Fatih Sultan Mehmet de O'na öykünür.

O'nu diğer fatihlerden ayıran birşey de gittiği yerlere medeniyet götürmesidir. Seferleri boyunca 70’ten fazla yeni kent kurduğu tahmin edilmektedir. En ünlüsü Mısır’daki İskenderiye’dir.

Yeni kentler kurarken buralarda Makedon olanlardan da yerleşik kalanlar olur. Seferleri Afganistan ve hatta Hindistan’a kadar gidecek, 30 bin km den fazla yol katedecektir.

İskender’in kurduğu medeniyetlerden bugüne kadar gelenler olduğuna inanılır.  Mesela Afganistan’daki Kalaşlar kabilesi.  Sadece mavi gözleri ve sarı saçları ile bulundukları coğrafyanın geri kalanında ayrılmaz,  aynı zamanda gelenekleri ile de farklıdırlar bölgeden.  Mesela kadın erkek hakları konusunda çok daha eşitlikçidirler o bölgenin normalinden.

Hikayemize dönersek İskender ve ordusu Makedonya’dan ayrılalı yıllar geçmiş ve artık iyi bilmedikleri ve hatta iklimine iyice yabancı oldukları Hindistan'da muson havasında ilerler ama ordu artık pes etmektedir. Bir asker zafer ve mücadele edecek düşman arar. Ama askerleri bu kadar zaferden sonra artık yeter demekte ve geriye, evlerine dönmek istemektedir.

İskender ise önce direnir. O'na göre ünyanın sonu çok yakındadır. Merakının peşinden binlerce kilometre ve yıllarca yol gitmiştir. Şimdi bu kadar yaklaşmışken geri dönmeyi kabul etmek istemez. Ama yanındakilerden Koenus askerlerin adına konuştuğunu söyler ve yaptığı konuşmasının sonunda;

"Efendim büyük bir adamın bir özelliği de, ne zaman duracağını bilmesidir " der.

Normalde bu konuşma ve askerlerin bitik hali bile İskender'i ikna etmeye yetmez.

Kahinden kurban keserek işaretleri yorumlamasını ister.  Belirtiler iyi değildir. Tanrıların da geri dönmesini istediğini düşünen İskender üzgün bir şekilde kabul eder ve Hindistan’a kadar ulaşan seferinden geriye dönmeye başlarlar.

Ama içindeki keşif duygusu ile deniz yolculuklarını da içeren farklı bir rota ile ilerler. Denizde suları püskürten kocaman deniz canavarları görürler.  Bu canavarlar gemilere zarar vermez ve bir süre sonra da denizin içinde kaybolur. Bunların tabiattaki en büyük memeliler olan balinalar olduğu yüzyıllar sonra anlaşılacaktır.

İskender dönüş yolunda aslında yeni imparatorluğunun başkenti olarak planladığı Babil’in kapısına gelir.

Her zaman sözlerine kulak verdiği ama her sözlerine de uymadığı kahinler şehre girmesinin kendisine uğursuzluk getireceğini söylerler.

Ama O bu sefer dinlemez.  Kendi tanrısallığını ve ölümsüzlüğünü ölçmek istercesine bu kehanetin aksine girer şehre.

Derken şehirdeki eğlenceli bir gecenin ardından nehirde yüzer.  Kimisi sıtma der kimisi zehirlendi ama İskender o gece ateşlenir ve bir daha ayağa kalkamaz.

Ölüm döşeğinde imparatorluğu kime bırakıyorsun sorusunu yine kendi üslubu ile yanıtlar.  " En güçlünüze"

Milattan önce 323 yılında Babil kentinde etkisi ve anlatısı binlerce yıl devam edecek olan kişinin hayatı sona erer. Bu Ortadoğu coğrafyasında öldüğünde - tıpkı Hz. İsa gibi-  O da 33 yaşındadır.

Ölü bedeni ne doğduğu kente, ne öldüğüne, kendisini Tanrı ilan eden Mısırlı rahiplerin diyarına defnedilir.

Büyük hayaller büyük engeller ile karşılaşır. Bunları aşan kişi, adını da zamanın ötesine taşır.

Resim: Afganistan da bulunan Kalaş kabilesi üyesi bir genç kız.









Yorumlar

  1. Bekir Bey çok güzel yazmışsınız. Elinize, bilginize sağlık. ..

    YanıtlaSil
  2. Bekir Bey çok güzel yazmışsınız. Elinize, bilginize sağlık. ..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kokular

Fatih Sultan Mehmet- Mehmet'in Hikayesi Devam- 2. Bölüm (2. Yazı)

Fatih Sultan Mehmet - Fatih'in Hikayesi 1. Bölüm ( 3. Yazı)