Kayıtlar

Şarkıların Hikayesi, Sultan - ı Yegah'taki Yoldaşlar

Resim
Çok fazla yazılmaz ama bazı şarkıların hikayesini dinlemek en az şarkıyı dinlemek kadar haz verir insana. Bunlar bazen bir bestenin yapıldığı anın, bazen de zaten yapılmış bir besteye yazılan sözlerin  hikayeleri olabilir.  Örneğin Murathan Mungan'ın Müslüm Gürses için organize ettiği ''Aşk Tesadüfleri Sever'' albümünde Tuna Kiremitçi'nin ''Temple Of The King'' şarkısına İstanbul'dan trenle Eskişehir'e giderken  ''Affet'' isimli sözleri nasıl yazdığını anlatması, bir Mazhar-Fuat çalışması olan ''Ele Güne Karşı'' nın Ferhan Şensoy'un  ''Şahları da Vururlar'' adlı oyunundan doğup önce Seyyal Taner'in yorumlaması ve sonra yeniden MFÖ albümüne dönmesi, Eda Özülkü'nün eve geç gelen kocasına yazdığı sitem dolu mektubu, eşinin gece boyu çalışarak sonrasında Ajda Pekkan'dan dinleyeceğimiz  ''Eğlen Güzelim Gününü Gün Et'' gibi bir parçaya dönüştürmesinin hikayeler

Sancaktan Devlete Sonra Vilayete - Hatay'ın Güncesi

Resim
Bazı yıllar güzel filmlerin yılı olur. 1989 da kanımca öyle idi. ' 'Ölü Ozanlar Derneği''  ve  ''Harry Sally ile Tanışınca''  gibi unutulmazların yanında  ''Geleceğe Dönüş''  ve  ''Indiana Jones''  serisinin de devam filmleri bu sene çekilmişti. Indiana Jones'un 3. filmi olan ''Son Macera da (The Last Crusade)'' o sene yayınlanmış ve ben de sinemada izlemiştim. Film aslında Dan Brown'un  ''Da Vinci Şifresi''  kitabında olduğu gibi Kutsal Kase'yi arayış ile geçer. Senaryoya göre Kutsal Kase'nin, Alexandretta, yani bizim adlandırdığımız hali ile İskenderun'da bulunduğuna inanan başrol oyuncuları, 1939 yılında geçen hikayede buraya gelir ve Kase'yi aramaya koyulur. Kase'nin, O'ndan içen kişiye ölümsüzlük vereceği inancı ile peşinde olanlar sadece bizim kahramanımız ''Indy'' değildir elbette. Artık bir Dünya Savaşına doğru ilerlemekte olan Hitler

Colosseum ve Süleyman Tapınağı

Resim
Roma'yı ilk kez ziyaret ettiğimde rehberim bir italyan arkadaştı. Şehri gezerken Colosseum'a gelmiş ve görkeminden etkilenmiştim. Ama bu heybetli yapının bile zamanın ve doğanın tahrip gücüne dayanamadığını ve bazı yerlerinin yıkıldığını düşünürken arkadaşım, ''Bu yıkıntıların sebebi doğal nedenler değil, daha sonraki yıllarda burada yer alan taşlar başka binalar ve özellikle dini yapılar kurmak için kullanılmış '' dedi. Henüz o yıllarda tarihi mekanların bu tarz yıkımlara maruz kalması hakkında fazla bilgim olmadığı için ''böyle birşey nasıl yapılır'' diye düşünmüştüm. Daha sonra Colosseum'un hikayesini öğrendiğimde aslında bu yapının da benzer bir yanının olduğunu anladım.  Nasıl kısmını merak edenler ile tarihte biraz geriye gidelim. Hikaye çok eskiye, M.S. 66 yılı Roma İmparatorluğu'nda Neron'un hüküm sürdüğü yıllara gidiyor. Ve hikayemizde Neron ile beraber 3 karakter daha var. Aslında başarılı bir asker olan ama pol

Çağının Ötesinde Bir Kadının Hikayesi - Hypatia

Resim
Adını ilk kez Cnbc-e'de yayınlanan bir filmde duymuştum. İzleyenleri, bir zamanlar bu kanalın güzel film ve dizilerin adresi olduğunu hatırlar. O dönem hemen her gün bir film kuşağı olurdu ve perşembe günleri olan bilimkurgu kuşağındaki filmleri kaçırmamaya çalışırdım. Bu filmi ise, sinema salonlarında zor da olsa yer bulduğu zamanlara yakın bir dönemde izlediğime göre sanırım '' Gişe Filmleri Kuşağında '' yayınlanmıştı.  Filmin adı ''Agora'' , anlattığı kişi ise '' Hypatia'' idi. Kendisinin, ilkçağın sonlarında yaşamış, matematik, astronomi ve felsefe dallarının hepsine birden hakim olan tarihteki ilk kadın olduğunu da filmle beraber öğrenmiştim. Film, İspanyol yönetmen Alejandro Amenabar' a ait. Aslında 2009 yılı Cannes Film Festivalinin açılış filmi olmasına rağmen, sektörde iş yapacak film olarak değerlendirilmemiş olacak ki, uluslararası alanda yaşadığı dağıtım şirketi bulmak konusundaki sıkıntılar nedeni ile ancak

Bir Başkan ve Sürgün Bir Camiinin Hikayesi - Vedat Dalokay ve Kocatepe Camii

Resim
                                           '' O Güzel İnsanlar O Güzel Atlara Bindiler, Gittiler. Dalokay'da Gitti''                                                                         Yaşar Kemal'den Alıntı ile Demirtaş Ceyhun                                                                                            Mimarlık Dergisi, Sayı: 1991/2                        80'li yılların ilk yarısıydı. Bizler yedi yıl sürecek okulumuzda Hazırlık sınıfına, ülke de Özal'lı zamanlara  yeni başlamıştı . Birbirini tanımaya çalışan ilk gençlik çağına girecek 30 çocuk aynı sınıftaydık. İlk ayımız biterken  daha sonrasında bir rutin olacağını öğrendiğimiz aylık değerlendirmeler için hocalarımız notlarımızı belirlemek adına sınav yada ders içi çalışmalar yapıyordu. Resim dersinde ise ilk ayın ödevi elişi olarak yaptığımız renkli kağıtlardan oluşan çalışmalardı. Numara sırasına göre herkes öğretmene bir aylık ders dönemi sonunda yaptığı çalışmayı gösteriyor, ilgi